İmparator Konstantin, Roma’nın başkentini İstanbul’a taşıdığında yeni başkente “Büyük Saray” adında muhteşem bir saray yaptırmıştı. Yedi asır sonra ise Haliç kıyılarında Blakhernai Sarayı inşa edildi. Blakhernai Sarayı’nın ayakta kalan tek parçası olan Tekfur Sarayı, yakın zamanda müzeye çevrildi. Bu yazıda Tekfur Sarayı Çini Müzesi giriş ücreti ve ziyaret saatleri hakkında bilgi bulabilirsiniz.
Tekfur Sarayı, Tarihi Yarımada’nın Batı yakasında konumlanıyor. Edirnekapı’daki bir başka Bizans yapısı olan Chora Kilisesi’ne (Kariye Camii) yürüme mesafesinde olan saray, Haliç kıyılarındaki Ayvansaray semtinde konumlanıyor.
Bizans döneminde inşa edilen saraylardan hiçbiri günümüze kadar ayakta kalmadı. Bu sebeple Tekfur Sarayı adlı bu ek bina, Bizans’ın Orta Çağ saray mimarisi ile ilgili elimizde kalan tek yapıdır. Tekfur Sarayı’nın tarihini daha iyi anlatmak için, İstanbul’daki Bizans saraylarından başlamakta fayda var.
İstanbul’daki Bizans Sarayları
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, İstanbul’daki Bizans sarayları bu yazıda bahsettiklerimden ibaret değil. Ancak bu yazıda örnek vereceğim iki imparatorluk sarayı, Tekfur Sarayı’nın tarihi hakkında size fikir verecektir. Geçmişte Konstantinopolis’te birçok saray olsa da, imparatorlar temelde bu iki sarayı kullandılar.
1. Büyük Saray

İmparator Konstantin, Roma İmparatorluğu‘nun başkentini Roma’dan, Konstantinopolis’e (İstanbul) taşıdığında; günümüzün Sultanahmet semtine dev bir saray yaptırmıştı. Büyük Saray olarak anılan bu yapı, İmparator Justinianus döneminde yapılan eklemeler ile dillere destan bir güzelliğe kavuştu.
İçinde at yarışlarının yapıldığı küçük bir hipodrom, bir polo sahası, kiliseler, köşkler ve bahçeler vardı. Saraydan günümüze kalan tek şey, Büyük Saray Mozaikleri Müzesi’nde sergilenen taban süslemeleridir.
Üstteki resime baktığınızda Bizans dönemindeki İstanbul’un bir canlandırma resmini göreceksiniz. Bu resimde en çok göze çarpan yapı, şehrin tam ortasındaki Hipodrom, yani günümüzün Sultanahmet Meydanı. Hipodrom’un doğusunda kalan yapılar bütünü ise Büyük Saray. Hipodrom’un kuzeyinde Ayasofya, batısında ise Konstantin Forumu (Çemberlitaş) görülebilir.
2. Blakhernai Sarayı
Dünyaya nam salacak kadar güzel olan Büyük Saray, eskidiği için 11. Yüzyıl‘dan itibaren gözden düştü. Günümüzün Ayvansaray semtine önceleri birkaç köşkten oluşan ve zamanla büyüyen Blakhernai Sarayı inşa edilmişti.
Büyük Saray halen ayakta iken bile, bazı imparatorlar (Örneğin: II. Justinianus veya Manuel Komnenos) yeni sarayda yaşamayı tercih ettiler. Duvarları kabartmalarla, sütunları ise altın ve gümüşle bezeli olan bu yeni saray, Bizans döneminin tarih yazıcıları tarafından göklere çıkarılmıştır.
Orta Çağ‘ın en kalabalık ve medeni kenti olan Konstantinopolis, 1204 ile 1261 yılları arasında Latin İstilası’na maruz kalınca, Büyük Saray tamamen harabe haline geldi.
Günümüzde Tekfur Sarayı olarak bilinen Blakhernai (Vlaherna) Sarayı ise Büyük Saray’ın çöküşünden sonra imparatorların devamlı kullandığı saray oldu.
Ne var ki, bu dillere destan saray da Latin İstilası sırasındaki yağmadan nasibini almıştı. Sarayın içindeki altın ve kıymetli taşlarla süslü muhteşem taht yok olmuştu.
1204 ile 1261 arasında süren işgalden sonra, Bizans İmparatorluğu kendi geçmişinin ancak bir gölgesi olabildi. Sarayda şölenler sırasında bile toprak kaplar kullanılıyor ve geçmişin ihtişamının yerinde yeller esiyordu.
Osmanlılar, 1453 yılında şehri aldıklarında; 200 yıl önceki tahribatın izlerini saramamış bir şehir buldular. Fatih Sultan Mehmet’in Bizans saraylarını görünce yaşadığı hayal kırıklığı sebebiyle, şu hüzünlü şiiri mırıldandığı rivayet edilir:
“Bum nevbet mizened der tarem-i Afrasyâb, Perdedar-i mikoned der kasr-ı kayser ankebud”
“Afrasyâb’ın balkonunda baykuş nevbet (bando) çalıyor, Kayserin (imparatorun) kasrında örümcek perdedarlık (protokol şefliği) yapıyor.”
3. Tekfur Sarayı

Osmanlı’nın erken dönemlerinde İstanbul’u ziyaret etmiş bir Bizans tarihçisi olan Petrus Gyllius, Blakhernai Sarayı’nın halen ayakta olduğunu rapor eder. Hatta Piri Reis de haritasında sarayı tasvir etmiştir. Bazı tarihçilere göre İstanbul’daki şenliklerde kullanılan fil ve zürafa gibi egzotik hayvanlar sarayın bahçelerinde beslenmiştir.
Bakımsız kalan Blakhernai Sarayı’ndan günümüze, Tekfur Sarayı olarak bildiğimiz tek bir yapı kalmıştır. Geçmişte tarif edilen saray ise çok daha büyüktür. Tekfur Sarayı’nın yabancı kaynaklarda Palace of Porphyrogenitus olarak anıldığını görebilirsiniz. Bunun sebebi yapının VII. Konstantinos dönemine tarihlenmesidir.
VII. Konstantinos, “Mor Odada Doğan” anlamına gelen “Porphyrogenitus” lakabıyla anılırdı. Roma ve Bizans dönemlerinde mor renk sadece imparatorlar tarafından kullanıldığından, asalet simgesiydi. Mor renkli pelerinleri ve botları sadece imparatorlar giyerdi. Mor renkli mermerler ise sadece imparatorluk saraylarında ve kiliselerinde kullanılırdı.
Tekfur Sarayı Restorasyonu

Saray uzun yıllardır harabe halindeydi ve ziyarete kapalıydı. 2018 yılı itibarıyla Tekfur Sarayı restorasyonu tamamlandı, ancak sarayın akibeti halen belirsizdi. 2019’da saray “Çini Müzesi” olarak tekrar halkın ziyaretine açıldı.
Osmanlılar, yükseliş döneminde zirvesini yaşayan, ancak sonradan kaybolmaya yüz tutan çini sanatını canlandırmak için, bir dönem (18. Yüzyıl) sarayda bir çini atölyesi kurmuşlardı. Hatta Balat‘ta bulunan Ferruh Kethüda Camii‘nin duvarları da burada üretilen çiniler ile süslenmişti.
Tekfur Sarayı Çini Müzesi, Osmanlı’nın bu döneminde atıfta bulunarak; Türk seramik ve cam sanatının örneklerini sergiliyor.
Kaynakça: Sarayın tarihiyle ilgili, değerli meslektaşım Ahmet Faik Özbilge‘nin Fener Balat Ayvansaray isimli kitabından faydalandım. Bu bölge ile ilgili ayrıntılı bilgi sahibi olmak isteyenlere, üstadın kitabını öneririm.
Tekfur Sarayı Çini Müzesi Giriş Ücreti 2022
Tekfur Sarayı Müzesi giriş ücreti 2022 yılında 10 Türk Lirası’dır. Öğrenciler için indirimli bilet fiyatı ise 5 TL’dir. Yabancı turistlerden ise 20 TL tahsil edilir. Tekfur Sarayı’na girişte müzekart geçerli değildir.
Tekfur Sarayı Çini Müzesi Ziyaret Saatleri 2022
Tekfur Sarayı Çini müzesi ziyaret saatleri sabah 09:00 ile akşam 17:00 saatleri arasındadır. Müze Pazartesi günleri ziyarete kapalıdır.
İstanbul’daki müzelerin giriş saatlerinde etkinliklere ve tadilatlara bağlı olarak değişiklik olabilir. Bu sebeple gitmeden önce müzenin resmi internet sitesini ziyaret edip, son durumu gözden geçirmenizi öneririm.
Saraya Nasıl Gidilir?
Saraya gitmek için Haliç kıyısındaki bir semt olan Ayvansaray’a ulaşmanız gerekiyor. Otobüs ile gitmek isterseniz, Balat Hastanesi Otobüs Durağı’nda inerek müzeye yürüyebilirsiniz. Metrobüs ile gitmek isterseniz, Ayvansaray Metrobüs Durağı’nda inerek, yine kısa bir yürüyüşle müzeye ulaşabilirsiniz.
Taksim Meydanı’ndan gelecek olanlar Yenikapı-Hacıosman metrosuna binip Haliç Durağı’nda inerek de müzeye ulaşabilirler. Elbette Metro Köprüsü’nden müzeye yürümek uzun sürecektir. Ancak köprüden Kadir Has Üniversitesi istikametine yürürseniz, müzeye gitmeden önce Cibali, Fener ve Balat semtlerini içeren bir yürüyüş turu yapmış olursunuz.
Yine Haliç Köprüsü civarından başlayarak bir “Bizans Tarihi Turu” da yapmak mümkündür. Önce günümüzde Zeyrek Camii olan Pantokrator Manastır Kilisesi’ne, sonra Fener Rum Patrikhanesi‘ne ve ardından da Kariye Camii olan Chora Kilisesi’ne uğrayabilirsiniz. Kariye’den Tekfur Sarayı’na yürümeniz yaklaşık 10 dakika sürecektir.
Tekfur Sarayı Çini Müzesi Hakkında Bilgi by Serhat Engül
Leave a Reply